Takip Et

PANOPTİKON

Panoptikon, tahmin ediyorum ki çoğunuzun henüz karşılaşmadığı bir kelime. Ben de daha çok yeni müşerref oldum bu ilginç kelimeyle. Sevgili Lokman Baybars'ın “Saçlarımı Geri Verin” kitabında çokta yerinde bir anlatımla yer verilmişti panoptikona. İlgimi çekince biraz araştırıp inceledim. Yazarı da kıskandım doğrusu, kurgusu, anlatımı, bilgisi ile bu denli özgün bir eseri hayata getirdiği için.

Efendim gelelim panoptikona. Panoptikon, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modeliymiş. Tasarımın şekli olarak tüm mahkum odalarını gözetlemeye uygunmuş. Kelime anlamı olarak panoptikon “bütünü gözetlemek” demek. Sekizgen biçiminde bölmelerden oluşan bir bina ve tam ortasında da içini kimsenin göremeyeceği şekilde ışık yayan bir gözetleme kulesinin olduğunu hayal edin. Bu ortadaki kuleden bütün hücreler görülüyor ama hücredekiler kulenin içini göremiyorlar. Hücredekiler gözetlendiklerini biliyorlar ve ister istemez davranışlarını kontrol altına alıyor ve kendi denetim mekanizmasını geliştiriyorlar. Bu kuleyi iktidara benzetmek hiçte yanlış olmaz. Halk sürekli iktidarın kendisini gözetlediğini düşünerek özgürlüğünü kısıtlayıcı davranışı bilerek isteyerek yerine getiriyor, kendi kendisini denetliyor. Hatırlarsanız Biri Bizi Gözetliyor yarışması vardı bir zamanlar. Orada kişiler 24 saat kameralarla takip ediliyordu. Survivor’da da durum böyle. Bu yarışmalardaki kişilerin gözetlendiklerini bildikleri ve davranışlarının da bu sebeple doğal olmadığını ya kitleleri etkilemek gayesiyle manipülatif olduğu ya da abartı şekilde iyimser, agresif olduğuna tanıklık etmişsinizdir. Aslında panoptikonun en güzel anlatımını George Orwell'in 1984 romanında görürsünüz. Büyük Birader herkesi izler, insanlar evlerinde, iş yerlerinde, okulda, sokakta heryerde sürekli gözetim altındadır. Evlilikler, çocuk sahibi olmak, yapacağın iş, düşüncelerin, rüyaların dahi Büyük Biraderin gözetim ve denetimindedir. Düşünce polisleri vardır, nefretini bile iki dakikalık nefret seanslarında gösterebilirsin. Yani 1948 yılında yazılmış distopik kült bir kitaptır.

Modern toplumun en tehlikeli sonucudur belki de panoptikon. İlkin tehlikenin yaratıldığı sonra da tehlikenin önlenmesi, suç işlemenin engellenmesi ya da kontrol altına alınması gayesiyle sokakların, yolların, iş yerlerinin, konutların, alışveriş merkezlerinin, ulaşım araçlarının kamera sistemleriyle donatılması iktidarın, gücün toplumu en iyi manipüle yöntemi, kontrol yöntemi aynı zamanda insanların bilinçsizce köleliği kabul yöntemi olarak yorumluyorum panoptikonu. Postmodern dünyada ise panoptikon oldukça masum kalıyor bence. Çünkü avucumuzdaki akıllı telefonlar, TV, bilgisayar vb kitle iletişim araçları bizlerin kendi tercihi ile eğlence, görülme arzusu ile gözetlenmeye, yönlendirilmeye onay verdiğimiz postmodern yöntemler.(Sinoptikon, omniptikon) Asıl, henüz sadece sanal gerçeklik gözlükleri ile tanıdığımız metaverse ile büyük bir sanal yaşama adım atacağız. İşte o vakit özgürlük olarak görünenin tam bir esaret olduğunu anlayacağız.

Bilimsel gelişimin, özgür insan, özgür toplumun varlığını neden sağlayamadığını düşünüyorum çoğu zaman. Cevabını kendimce bilsem de inkarı tercih ediyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.