Takip Et
  • 30 Nisan 2020, Perşembe

EGZERSİZ VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİSİ

Bu yazımızın özellikle son günlerde yaşadığımız virüs krizi döneminde çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Vücudumuz için bir savunma sistemi olan bağışıklık sistemi, organizmayı çoğu hastalığa karşı koruyan biyolojik yapı ve süreç sistemlerinden oluşuyor. Başta dalak, lenf düğümleri gibi periferik organlar ve kemik iliği, timus gibi santral organlardan oluşan bağışıklık sisteminde kanda bulunan savunma hücreleri ve bazı sistemler önemli rol oynuyor. Egzersizin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini anlatmaya çalışacağım. Tabi ki egzersizimizi bu günlerde evde yapmamız çok daha sağlıklı olacaktır.

Egzersizin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri son yıllarda çok yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Egzersizin bağışıklık sistemini geliştirerek enfeksiyonlara direnci mi arttırdığı, yoksa bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyonlara yakalanmayı mı kolaylaştırdığı sorularına cevap aranmaktadır. Ancak son yıllarda spor dünyasında rekorların sürekli geliştirilmeye çalışılması sonucu atletlerin antrenman süreçlerinin uzayıp şiddetlerinin artması; ayrıca egzersizin pek çok hastalığın tedavisinde bir tedavi yöntemi olarak kullanılması ve egzersizin sadece sporcuların değil, toplumun sağlığının korunması ve gelişiminin sağlanmasındaki rolleri nedenleriyle konunun önemi daha da artmıştır. Akut ve kronik egzersiz sonrası oluşan bağışıklık sistemi yanıtları farklıdır. Egzersizin bağışıklık sistem fonksiyonları üzerindeki etki düzeyi; egzersizin yoğunluğu, süresi, şiddeti ve bireyin fiziksel uygunluk düzeyi gibi pek çok değişkene bağlıdır.

Şiddetli egzersizi takiben lenfosit konsantrasyonu düşer ve hücrelerin çoğalma yeteneği, orta düzeydeki egzersiz hücreye toksik şekilde etki edip hücreyi öldürür ya da fonksiyonunu durdurur ve immünoglobülin üretimi azalır. Onun için egzersiz sonrasında bağışıklığın zayıfladığı, “açık pencere” dönemi olarak adlandırılan 3-72 saatlik sürede; mikroorganizmalar, özellikle de virüsler vücuda girebilir ve enfeksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle, özellikle sporcularda yarış ve yoğun antrenman dönemlerinde şiddetli egzersizin olumsuz etkilerinden korunmada, egzersiz sonrası özellikle besin alımı ve yeterli dinlenme çok önemlidir. Ayrıca egzersizden sonraki toparlanma dönemlerinde kandaki sitotoksik kapasitenin azalmış olması nedeniyle enfeksiyonlara karşı dikkat edilmesi gerekmektedir. Uluslararası birçok maratondan sonra maratoncuların hasta olmasının sebebi de bu olsa gerek. Tabii ki egzersizin şiddetinin yoğun olmaması böyle bir soruna yol açmayacaktır. O yüzden sağlıklı yaşam amacıyla orta şiddette ve strese yol açmayacak egzersiz tiplerinin seçilmesi daha uygun olacaktır.

Bir seferde yapılan akut kısa süreli ve yüksek şiddetteki egzersizden hemen sonra lökosit konsantrasyonu artar ve bu artış daha çok nötrofiller tarafından gerçekleştirilir. Egzersiz sonrasında da nötrofil miktarındaki artış devam eder. Uzun süren egzersizi takiben lenfosit konsantrasyonu artışı kısa süreli egzersizden sonra oluşan artıştan neredeyse iki kat daha fazladır. Bu sebepten dolayı uzun sürede yavaş tempolu egzersizin metabolizma üzerindeki olumlu etkileri birçok araştırmayla ispatlanmıştır.

Kısaca özetleyecek olursak bir seferlik yapılan akut yüksek şiddetteki egzersiz bağışıklık sistemi hücreleri üzerinde belirgin değişikliklere yol açmaktadır. Bu değişiklikler geçici olmakla birlikte, orta şiddetteki egzersiz özellikle bağışıklık sistemi üzerinde anlamlı kalıcı, olumlu etkiler yaratmaktadır. Bu yanıtın oluşmasında sitokinler, BH, katekolaminler, β-endorfinler, yeterli glutamin ve karbonhidrat desteği önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, özellikle sporcularda yarış ve yoğun antrenman dönemlerinde şiddetli egzersizin olumsuz etkilerinden korunmada egzersiz sonrası özellikle besin alımı ve yeterli dinlenme ve sıvı karbon hidrat takviyesi ilk 2 saatte çok önemlidir. Ayrıca egzersiz sonrası toparlanma dönemlerinde kandaki sitotoksik kapasitesinin azalmış olması nedeniyle enfeksiyonlara karşı dikkat edilmesi gerekmektedir. Sağlıklı yaşam amacıyla egzersiz yapanların da orta şiddette ve strese yol açmayacak egzersiz tiplerini seçmeleri daha uygun görünmektedir.

Sonuç olarak yapılan aktivitenin yoğunluğu, süresi, şiddeti ve bireyin fiziksel uygunluğu başta olmak üzere pek çok faktör egzersizin bağışıklık üzerindeki etkilerini değiştirebilmektedir. Genel olarak sağlıklı yaşam amacıyla düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapan bireylerde uzun dönemde bağışıklık sisteminin güçlendiği bilinmektedir. Ancak özellikle şiddetli egzersizi takip eden 3-72 saatlik süreçte; bağışıklık sistemi, fiziksel aktivitenin etkilerinden ötürü baskılanmaktadır. Bu nedenle bu dönemde egzersiz sonrası dinlenme ve yeterli besin-sıvı tüketimi bağışıklık sisteminin korunması açısından önem taşımaktadır. Sağlıkla kalın, evde kalın.

Kaynaklar

1. Kendall AL, Hoffman-Goetz L, Houston M, MacNeil B, Arumugam Y. Exercise and blood lymphocyte subset responses: intensity, duration and subject fitness effects. J Appl Physiol (1985). 1990;69:251-60.

2. Koz M, Ersöz G. Egzersiz ve immün sistem. MN Doktor. 1995;3:412-5.

3. Mc Carty DA, Dale MM. The leucocytosis of exercise. A review and model. Sports Med. 1988;6:333-63.

4. Tvede N, Kappel M, Halkjaer-Kristensen J, Galbo H, Pedersen BK. The effect of light, moderate and severe bicycle exercise on lymphocyte subsets, natural and lymphokine activated killer cells, lymphocyte proliferative response and interleukin 2 production. Int J Sports Med. 1993;14:275-82 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.