Takip Et

AYDIN’DAKİ ANTİK KENTLER 2- ALABANDA

Efsanenin Kenti

Günümüzde Çine’ye yedi kilometre uzaklıktaki Doğanyurt (Araphisar)’ta bir yerleşim yeri, Çine (Marsyas) Çayı’nın batısına konumlanmış bir antik kent: Alabanda…

Stephanos Byzantinos, Alabanda adındaki ‘ala’nın Karia dilinde at, ‘banda’nın ise zafer anlamına geldiğini, Kral Kar’ın oğlu Alabandos’un bir at yarışını kazanması nedeniyle kente bu adın verildiğini belirtir. Romalı devlet adamı, hatip ve yazar Marcus Tullius Cicero (MÖ 106-43) ise Tanrıların Doğası (De Natura Deorum) adlı eserinde kentin adını Kar Tanrısı Alabandos’tan aldığından söz etmektedir. Hitit kaynaklarında kentin adının Waliwanda olarak geçtiği de bilinmektedir.

*

Efsaneye göre; Tanrıça Athena, çalarken yanaklarının şiştiğini ve çirkinleştiğini görünce, flütü lanetler ve dağ eteklerinde bir su kaynağına atarak onu tekrar kullananın çok büyük cezalara çarptırılmasını diler. Çoban Marsyas, Tanrıça Athena’nın lanetlediği bu flütü bulur ve çalmaya başlar. Marsyas öyle güzel çalmaktadır ki, çevresindekileri sesine hayran bırakır. Marsyas’ın “Tanrı Apollon’un liri bile benim flütüm kadar güzel ses çıkaramaz” sözlerini duyan Apollon, Marsyas’a yarışmayı teklif eder. Ancak Tanrı’nın bir şartı vardır: "Kazanan, kaybedene istediğini yapacaktır." Apollon'un isteği üzerine yarışma düzenlenir. İlk turda hakem Kral Midas, beraberlik ilan edince Apollon, Midas’ın kulaklarını uzatır ve eşek kulaklarına çevirir. Apollon, Marsyas’a ikinci turda enstrümanı tersten çalmayı teklif eder. Öneriyi kabul eden çoban Marsyas, flütten tek bir ses bile çıkaramaz. Yarışmayı kaybeden Marsyas, Tanrı Apollon tarafından kayalıkta bir ağaca astırılır ve diri diri derisi yüzülür. Efsane odur ki; Marsyas’ın ölümüne üzülen sanatın dokuz perisi öyle ağlar ki gözyaşlarıyla bugünkü Çine Çayı olan Marsyas Irmağı oluşur.

*

Alabanda’da Hellenistik ve Roma dönemlerinden kalma Apollon Tapınağı, çift diazomalı antik tiyatro, bouleuterion (meclis binası), şehir kapısı ve hamamlar, agora ve anıt mezarlar bulunmaktadır. Demokrasinin Anadolu’da yeşermeye başladığının göstergesi sayılan meclis binası ve bir dönem bölgede altın para basma yetkisine sahip tek kent oluşu da civar kentler arasındaki üstünlüğünü gözler önüne seriyor. Kentin çevresindeki tepelerde bulunan mermer yatakları ve Marsyas Çayı’nın kenarındaki geniş ovanın bereketli toprakları da Alabanda’nın sosyoekonomik gücüne katkı sağlayan etkenlerden. Bu sayede yaşam standartları yükselen Alabanda halkı, hatipler ve mimarlar yetiştirmiş. Kentin nekropolünden ele geçen lahitler üzerinde banker, mimar, öğretmen, hekim gibi eğitim gerektiren çeşitli iş kollarından isimlerin görülmesi de antik yazarların aktardığı bilgileri destekleyen somut verilerden.

*

Bölgede ilk kazı çalışmaları 1904 yılında arkeolog ve müzeci Osman Hamdi Bey’in de kardeşi olan Halil Edhem (Eldem) Bey tarafından yürütülmüştür. Alabanda Antik Kenti’nin önemli yapıları olan Bouleuterion, Tiyatro, Merkezî Hamam, Klasik Çağ Oda Mezarı, Dor Düzenli Tapınak, Apollon Tapınağı, Artemis Tapınağı ve Temenos Alanı’na da ilk kez bu dönemde ulaşılmıştır. Seksen beş yıllık uzun bir aranın ardından Arkeolog Ahmet Adil Tırpan tarafından 1989 yılında kent surlarında gerçekleştirilen araştırmalarda surların en erken MÖ 4. yüzyılın son çeyreği, ikinci olarak MÖ 2. yüzyılın son çeyreği ve Orta Çağ olmak üzere üç yapım evresinden geçtiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmaların ardından 1999 yılında Aydın Müze Müdürlüğü adına Emin Yener tarafından tiyatroda kazı ve temizlik çalış¬maları gerçekleştirilmiş ve 2005 yılına kadar sürdürülen bu çalış¬malarda ağırlıklı olarak Apollon Tapınağı ile Tiyatro’da çalışılmıştır. Daha sonra Prof. Dr. Suat Ateşlier ve ekibi 2011-2013 yılların arasında çalışmalarını sürdürmüştür. Alabanda kazılarından çıkarılan eserler, Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. 

 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.