Takip Et
  • 3 Mart 2014, Pazartesi

Anasına bak kızını...

Güzeli mi seçeceğiz yoksa yakışıklıyı mı?

Genci mi seçeceğiz yoksa yaşlıyı mı?

Zengini mi seçeceğiz yoksa orta halliyi mi?

Kazanacak olanı mı seçeceğiz yoksa çalışacak olanı mı?

Projeleri ve yatırımları mı seçeceğiz yoksa balonları mı?

Eğitimliyi mi seçeceğiz alaylıyı mı?

Bu liste uzar gider... Neyi ve kimi seçeceğimize hep birlikte karar vereceğiz.

Asaletli ve adaletli olanı seçmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Bunu anlamak için de, adayların kimin damadı olduğuna değil kimin oğlu olduğuna bakacağız. Kimin gelini değil kimin kızı olduğuna bakacağız. Asil bir anne ve babası varsa onun evladı gibi yaşamış mı buna dikkat edeceğiz. Sadece siyasi değil sosyal yönünü de önümüze koymaktan çekinip çekinmediğine bakacağız.

Adam evladı mı ya da, “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezine al” kriterlerine uyuyor mu ona bakacağız, bakmalıyız...

Örnek olur mu bilmem ama en son çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir ağabeyimin anlattığı aşağıdaki hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim.

ASALETİN ÖNEMİ

Osmanlı sarayında Padişah ile Veziri sohbet ediyorlarmış.

Padişah sormuş: Bir insanda önemli olan eğitim midir yoksa asalet mi.

Vezir biraz düşünmüş ve cevap vermiş: eğitim önemlidir Padişahîm.

Padişah: hayır, bir insanda önemli olan asalettir vezirim asalet.

Vezir itiraz etmiş hayır eğitimdir. Padişah asalet... Vezir eğitim... Tartışma uzayıp gitmiş. Padişah bakmış ki vezir inadından vazgeçmiyor, sinirlenmiş vezirine dönüp söyle demiş: mademki çok ısrar ediyorsun sana 3 ay süre veriyorum, gelip bunu bana ispatlayacaksın, ispatlayamazsan kellen gider.

Veziri bir korkudur almış ve Padişahın huzurundan ayrılmış. Odasına çekilip kara kara düşünmeye başlamış. Düşünmüş... düşünmüş... gitmiş bir kedi bulmuş ve başlamış kediyi eğitmeye: ‘kedi otur’, kedi oturuyor. ‘kedi kalk’ kalkıyor, ‘kedi yürü’, yürüyor, ‘kedi dur’, duruyor... Tamam demiş ne söylersem kedi anlıyor ve yapıyor, eğitimi biraz daha ilerletmiş, ‘kedi ön ayaklarını havaya kaldır ve yürü’ demiş kedi söyleneni aynen yapmış tıpış tıpış yürümeye başlamış. Sonra kedinin ellerine küçük bir tepsi tutuşturmuş, kediyi oda içinde yürümeye alıştırmış. Her sabah uyandığında kediye tepsiyi veriyor ve oda içinde tıpış tıpış yürümesini zevkle seyrediyormuş. Sonra tepsiye bir fincan koymuş. Kedi ellerinde tepsi ve tepsi üzerinde bir fincanla günlerce oda içinde gidip gelmiş... gidip gelmiş...

Bu arada Padişah veziri merak etmiş adamlarını gönderip ‘gidin bakin vezir neler yapıyor, bana bildirin’ demiş. Adamlar gitmişler vezire görünmeden neler yaptığını izlemişler ve Padişaha gördüklerini bir bir anlatmışlar.

Vezir imtihan gününün yaklaşmakta olduğunu hesaplayarak kediye son marifetlerini öğretmeğe karar vermiş ve ellerini şaklattığı zaman kedi yan odadan çıkıyor ellerinde bir tepsi ve tepsi üzerinde bir fincan kahveyi vezire getiriyor, bekliyor, vezir kahveyi içtikten sonra boş fincanı alıp yan odaya götürüyormuş. Böylece birkaç gün bu eğitim devam etmiş kedi her şeye alıştıktan sonra vezir Padişaha haber gönderip hazır olduğunu bildirmiş. Sarayda büyük bir heyecan... Salonda herkes toplanmış, merakla neler olacağını bekliyorlarmış. Padisah tahtına kurulmuş sessizce duruyor, yanında veziri bir koltuğa oturmuş etrafa tebessüm eden gözlerle bakıyormuş. Herkes nefesini tutmuş, bütün gözler vezirin üzerinde.

Padişah: imtihan baslasın demiş. Vezir ayağa kalkmış etrafa mağrur gözlerle baktıktan sonra ellerini şaklatmış, salonun yan odasından bir kedi çıkmış ellerinde bir tepsi, tepsi üzerinde iki fincan Padişah ve vezire doğru tıpış tıpış... tıpış tıpış yürüyor kahve getiriyormuş. Salonda müthiş bir sessizlik... Herkes nefesini tutmuş... Gözlerini açmış... Bu olanlara inanamıyormuş.

Kedi yavaş yavaş padişaha doğru ilerlemiş, tam yaklaştığı sırada, Padişah elini kaftanının cebine sokmuş ve küçük bir fare çıkarmış, kedinin önüne bırakmış. Kedi fareyi görür görmez tepsiyi fırlatıp atmış, kahveler etrafa saçılmış ve ikisi de hızla koşarak yan odaya girip kaybolmuşlar. Salon kahkahadan inlemiş... Bir müddet sonra sessizlik olunca, padişah vezire dönüp şöyle söylemiş: Ben sana demedim mi, vezirim, asalet önemlidir asalet. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.