Takip Et

ORUCUN KAZASI VE KEFFÂRETİ

Kıymetli kardeşlerim cumamız mübarek olsun!

Bugün orucu bozup kazayı veya keffâreti gerektiren şeyleri öğrenmeye çalışacağız. İslam dini kişilere güçleri yettiğince sorumluluk yüklemiştir. Güçlerini aştığı durumlarda ise ibadeti kolaylaştırıcı ilkeler getirmiştir. Farz olan Ramazan orucunu ise belli şartlarda erteleyen, belli şartlarda da oruç tutmama gibi kolaylıklar getirmiştir.

ORUÇ TUTMAMA MAZERETLERİ

Yolculuk durumu orucu ertelemek için bir sebeptir. Yolculuk, en az doksan kilometre mesafeye yapılması durumunda oruç tutulmayabilir. Böyle bir yolculuğa çıkan kimse geceden niyet etmeyebilir. Eğer geceden niyet etmişse ve gündüz yolculuğa çıkmışsa, başka da mazereti yoksa orucunu tutmalıdır. Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Doksan kilometreyi aşan yolculuk mazeret olduğundan yolculuk başladıktan sonra bozulan orucun kazası gerekir, keffâreti gerekmez. Orucunu tamamlaması daha hayırlıdır.

Oruç tuttuğu zaman hastalığının artmasından veya uzamasından endişe eden kimse ile hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kimseler oruçlarını iyileştikten sonra tutmak şartıyla oruç tutmayabilirler. Doktorların oruç tuttuğu takdirde hasta olacağını söylediği kimseler de hasta kimseler gibi oruç tutmazlar ve oruçlarını sonradan kaza ederler.

Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler de oruç tutmazlar. İyileşme ümidi olmayan hastalar da oruç tutmazlar. Bunun yerine fidye verirler.

Açlık veya susuzluk sebebi ile beden ve ruh sağlığının ciddi derecede zarar görmesi söz konusu olan kimse orucunu bozabilir. Sağlık şartlarının düzelmesi hâlinde bozulan oruç Ramazan’dan sonra kaza edilir. Böyle bir kimsenin orucuna devam etmesi ölümüne sebep olacak nitelikte ise, orucunu açmaması yani oruca devam etmesi haram olur

Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da, sağlık durumu oruç tutmak için elverişli olmayanlar arasında değerlendirilmiştir. Bu durumda olanlar da oruç tutmayabilirler. Hatta zarar görme ihtimali kuvvetli ise tutmamaları gerekir. Durumları normale döndüğünde tutamadıkları oruçları kaza ederler.

ORUCU BOZUP KAZA GEREKTİREN ŞEYLER

Yolculuk, hastalık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kazası gerekir. Ayrıca, abdest alırken boğaza su kaçması gibi kasıt olmaksızın yemek-içmek; çiğ pirinç gibi beslenme amacı ve anlamı taşımayan, yenilip içilmesi alışılmış olmayan veya toprak gibi insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozup, sadece kazasını gerektirir. Ancak kişi toprak, çiğ pirinç, kabuğuyla fındık veya ceviz gibi şeyleri yemeyi alışkanlık haline getirmişse, oruçlu iken bunları yediği takdirde keffâret tutması gerekir. Keffâret ve adak oruçları ile nafile oruçların başlanıp bozulması durumunda kaza edilmeleri gereklidir. Ramazan’da bir mazeret olmaksızın tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Ancak mazeretsiz olarak Ramazan orucunu tutmamak büyük günahtır.

Hanefi mezhebine göre kaza oruçlarını tutmak için zaman sınırlaması yoksa da en kısa sürede tutulmalıdır. Şafi mezhebine göre ise bu Ramazan’da kazaya kalmış oruçlar gelecek yıl ki Ramazan’a kadar tutulmalıdır. Mazeretsiz kaza orucu gelecek yılki Ramazan'a kadar tutulmazsa hem oruç kaza edilir hem de fidye verilmesi gerekir.

Ramazan bayramının birinci günü ve Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak yasaktır. Diğer günlerde kaza ve keffâret oruçları tutulabilir.

Tutulacak her kaza orucuna, “Üzerimde borç olan ilk orucun kazasına…” diye niyet edilmesi uygun olur. Son orucun kazasına da niyet edilebilir.

Kişi ibadetlerle yükümlü olduktan sonra hiç oruç tutmamış ve kaza etmek istiyorsa her Ramazan otuz gün hesaplanır. Eğer bazı günleri tutmuş ise tutmadığı günleri hesap etmelidir. Mazeretsiz oruçların terk edilmesi durumunda hem kaza gerekir hem de tevbe edilmelidir.

Adak sebebiyle vacip olan oruç bozulursa kaza edilmesi gerekir. Nafile oruçlar bozulursa Hanefi mezhebine göre kaza edilmeleri vaciptir.

ORUCU KASTEN BOZMA

Orucu kasten, yani mazereti olmadığı hâlde bilerek bozmak, Ramazan’ın hürmetine saygısızlıktır ve büyük günahtır. Rasûlüllâh (s.a.s), orucunu bu şekilde bozanların keffâret ile yükümlü olacaklarını belirtmiştir (Buhârî, Savm, 30).Oruç keffâreti, iki kamerî ay veya 60 gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna da gücü yetmeyen kişi, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur. Bu keffâretin yanında ayrıca, tövbe edilmesi ve bozulan orucun da kazası gerekir.

Farklı Ramazan aylarında da olsa bir kimsenin meşru mazereti olmaksızın kasten bozduğu bütün oruçlar için bir keffâret ödemesi yeterlidir. Ayrıca bozduğu her orucu kaza etmesi gerekir. Ancak keffâretin ödenmesinden sonra başlanıp kasten bozulan Ramazan orucu için yeni bir keffâret gerekir.

Çoğu âlim, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden ölüm döşeğine düşmüş kimselerin oruç borçları için fidye ödenmesi vasiyetinde bulunmalarının müstehap olacağını söylemişlerdir. Eğer vasiyet etmişse mirasçıları malının üçte biri oranında bu vasiyeti yerine getirirler. Fidye, ölenin bıraktığı maldan techîz, tekfin (ölüyü kefenlemek ve defnetmek işlemleri) masrafları ve borçları çıkarıldıktan sonra, kalan malın üçte birinden verilir. Şayet fidye üçte birden çok tutarsa, fazla olan kısım ancak varislerinin rızası ile ödenebilir. Vasiyet durumunda varisler geride kalan malın üçte birinden vasiyeti yerine getirmemezlik edemezler. Şâfiî mezhebine göre ise bir kimse imkânı olduğu hâlde fidyeyi vermeden ölürse, vasiyete gerek olmaksızın bıraktığı mirastan ödenir. Zira onun fidye ödemesi, hasta ve yolcunun orucu kaza etmesi gibidir.

Rasûlüllâh (s.a.s.)’in Ramazan orucu ile ilgili bir hadisi ile yazımızı bitirelim; "Bir kimse, Allah'ın tanıdığı bir ruhsat olmadan, ramazanda bir gün orucunu bozarsa, bütün ömrün (yılın) orucu o günün yerini tutmaz." (Ebu Davud, Savm 38) 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.