Takip Et

ÇANAKKALE

Kıymetli kardeşlerim cumamız mübarek olsun!

Geçen hafta 12 Mart İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yıldönümü idi. Milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy on kıtalık marşı yazmış ve mecliste alkışlanarak ikince kez ayakta dinlenip kabul edilmişti. İki kıtasını hemen hemen her vatandaşımız bilir. İstiklal Marşı, eğer bu vatan üzerinde bir tek ocak varsa, yani başında babanın bulunduğu bir aile yuvası varsa dalgalanmakta olan ay yıldızlı al bayrak dalgalanmaya devam edecektir, bunun için korkma diye başlar. Korkma! Çünkü bir tek kişi bile olsa o bayrağı dalgalandırmak için kanının son damlasına kadar mücadele eder ve o bayrağı dalgalandırır. Mehmet Akif’in sağlam imanla yazdığı marş kabul edildikten sonra “Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” demiştir. Çünkü marş demek kuru bir şiirden ibaret değildir. Vatan da tehlikeye atılacak kadar değersiz değildir.

Müslümanlar tarihte hiçbir zaman savaşı başlatan ilk taraf olmamıştır. Her zaman saldırılara cevap vermişlerdir. Saldırılara cevap verirken de İslam’ın yasakladığı hiçbir davranışta bulunmamış, yaşlı, kadın, çocuk ve ibadethanelerine sığınmış ve de savaşa fiziken veya aklen önderlik yapmayan hiç kimseye dokunmamış, zulmetmemişlerdir. Hiçbir kadının ırzına musallat olmamıştır İslam’ın müdafileri. Mehmet Akif, alçakları yurduma uğratma diyerek bizleri uyarmaktadır. “Dursun bu hayâsızca akın” derken, İslam ile müşerref olmamış kimseler girdikleri her yerde çocuk, kadın ve yaşlı demeden öldürmüşlerdir. Kadınların ırzlarına geçmişlerdir. Hayâsızca akın düzenlemekle bu kâfir güruh, şeytanın elçiliği vazifesini deruhte etmektedirler.

18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Deniz Savaşı kazanıldı. Madden her türlü imkânla donatılmış fakat imandan nasipleri olmayan haçlı zihniyeti, Şanlı ve Kahraman Mehmetçiğimizin imanlı göğsünü aşıp geçememiş ve en mücehhez donanmaları Çanakkale Boğazı’nın diplerini boylamıştır. İmanlı yürekler, imansız paslı yürekleri darmadağın ediverdiği yerdir Çanakkale. Allah’ın yardımının, ehl-i salibin maddi kuvvetini yerle bir ettiği ve İslam’ı müdafaa eden milletin, topla, tüfekle alt edilemeyeceğini bütün kâfirlere gösterişinin anlı şanlı tarihidir Çanakkale. Rasûlüllâh (s.a.s.)’ın manevi olarak asker evladlarını desteklediği ve kalbi imanlı Mehmetçiğin, birkaç dakika sonra şehid olacağını bilip de gülerek şehadete koştuğu yerdir Çanakkale. Oruçlu olup da iftarı cennette yapmaya niyetlenmiş gencecik fidanların asırlık çınarları bile kıskandırdığı muazzez bir mekândır Çanakkale. Nişanlısıyla evlilik hayalleri kurmuş gençlerin, buluşmalarını ahirete ertelediği makamdır Çanakkale. Rabbimizin, Allah yolunda öldürülenlerin bildiğimiz manada ölü olmadıkları ve onların diriliklerini bizim bilmediğimizi haber vermesine bütün samimiyetiyle inanan dedelerimizin, şeytanın çemberini yardığı yerin adıdır Çanakkale.

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale’yi en iyi anlatan şairimizdir. Çanakkale ile ilgili Çanakkale Şehitleri’ne diye yazdığı muhteşem şiirinde şöyle diyor;

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Bağımsız olursak huzurlu yaşarız, bağımsız olursak ibadetimizi rahatça yaşarız, bağımsız olursak ailemize zarar gelmez. Bu sebeple bağımsızlık önemlidir. Rasûlüllâh (s.a.s.) Medine’ye hicret edince Yesrib olan ismi, Medine-i Münevvere yani “Nurlu Şehir” oldu. Hemen Medine’de diğer kabilelerle anlaşarak devlet kurdu. Çünkü bağımsız bir devlet olmadan dinin ahkâmı rahatça yaşanamaz. Bu sebeple Müslüman, ehl-i küfrün zulmünden, tasallutundan ve dünyevi çıkarcılığından uzak olmak durumundadır. Her mümin dini için canını verir. Üzerinde dinini yaşayacağı vatan için de canını hiç düşünmeden verir. Savaş dünyevi çıkarlar için yapılmaz. Canımıza ve cananımıza saldırı halinde bütün gücümüzle saldırana karşı harekete geçeriz. Dinimizce kutsal sayılan değerlere saldırıya da cevap veririz. Bir müslüman, Rabbi ne emrederse onu yerine getirmekle sorumludur. Evvela iman ile çürük ve konuşmuş kalbini ihya edecek sonra emredilen bedeni ibadetleri yerine getirecek. İmanını koruyacağı ve ibadetlerini yerine getireceği toprak parçası da bu sebeple uğruna can verilmeye değer kıymetlerimizdendir.

Çanakkale Deniz Savaşı’nı kazanalı 106 yıl oldu. Sonrasında yurdun çeşitli taraflarında mücadeleler verildi. En sonra 15 Temmuz melun kalkışmasından beridir, silahlı olarak ülke genelinde tehlike altında değiliz. Fakat şurayı görmezden geliyoruz ki, silahıyla Çanakkale’yi geçemeyen haçlı zihniyeti dünyevi tatminden ibaret yozlaşmış ve insanı değersizleştiren kültürüyle saldırmaya son sürat devam etmektedir. Silahla geçemedikleri boğazdan, tilki gibi kurnaz hareket ederek bizi kendilerine benzetme çabasındalar. Dünyevi idare mekanizmalarını empoze etmekle bizleri ismimiz ve cismimiz aynı kalmakla beraber, kalan kısımlarda tam bir haçlı gibi yaşamaya yöneltmektedirler. Aslında savaş yüz sene önce bitmedi. Halen devam eden kültür savaşları var. Bizi bizden uzaklaştırıp kendilerine de yaklaştırmayıp ortada bırakmak için plan üstüne plan kurmaktalar. Onların bu emellerini Rabbimiz şöyle bildiriyor; “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Allah'ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara Sûresi 120) Sadece Yahudi ve Hristiyanlar değil İslam dışındaki bütün din mensupları bizleri sevmeyecek. Çünkü biz Müslümanız.

Kâfirler bizi sever diyen mümin kardeşimin aklından zoru var demektir. Ne olursa olsun bizi kendileri gibi olmadıkça sevmeyecekler. Bizler barış istesek dahi onlar her zaman savaş için avuçlarını ovuşturmaktadırlar. Her mümin, şehadet özlemi çeker. Dinimize vatanımıza saldırmaya cüret edenler de bunun farkındalar. Bizlerle dinimiz arasını açmak için büyük emek harcamaktadırlar. İmanımıza sadık kaldığımız ölçüde üstünüz.

Mehmet Akif’le yazımızı itmam edelim;

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Selam ve dua ile… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.