Takip Et
  • 6 Nisan 2013, Cumartesi

Beynimiz ve yaşlanma

Bir soru? Altın mı daha değerlidir yoksa geçen zamanınız mı? 

Konu zaman! Geçen zaman! Birimi ise dakika, saat, yıl ya da bir ömür olabilir. Bu birimi değişebilen ve hala tam olarak ne olduğunu bilemediğimiz durum yani zaman bedenimizi nasıl etkiler?

Hayatın alış - veriş olduğuna inandığımız bu yüzyılda acaba zaman bizden ne alır - bize ne verir?

Hareket edebilir olma ile başlayalım. Günümüzde sık kullanılan deyimi ile "mobil" olma insanın "olmaz ise olmaz" olan özelliklerinden biridir. Çocukluk ve gençlikte "düz duvar tırmanma" durumu geçen zaman ile birlikte azalır. Bu azalma hareket eden yapıların yıpranması (kemik - eklemler - kaslar) yanı sıra beyinin hareket hızını ayarlayan ya da hareketi yaptıran beyin bölgesinin hastalanması veya hareket sırasında çok gerekli destek yapılarının yetersiz çalışması ile ortaya çıkabilir (Akciğer - kalp - damarlar). Eklemlerdeki kireçlenme ya da kaslardaki erime; Parkinson hastalığı ya da felç olma gibi durumlar; astım, kronik bronşit ya da kalp yetmezliği gibi hastalıklar yukarıda saydığımız durumlara örnek olarak verilebilir. Hareketsiz kalma ile kişi kapalı bir çemberin içine girer. Hareketsizlik, karın içi yapılara baskının azalması ile bağırsakların az çalışmasına - kabızlığa, yatma ile sırtta ve kalçada oluşan yaralara, idrar yolu enfeksiyonlarına, oynamayan eklemlerde kireçlenme dediğimiz durumun artması ile ağrı oluşmasına ve yaşamı çekilmez hale getirmesine, bacak damarlarında pıhtı oluşmasına ve bu pıhtının da akciğeri tıkamasına, ateroskleroz dediğimiz damar tıkanması durumunun hızlanmasına, kilo almaya, uyku bozukluğuna, psikolojik bozukluğa kadar hemen her alanda olumsuzluklara yol açabilir. Hem beden ve hem de ruh bozulur. Özetle hareketsizlik her durumda sonucu beyni etkileyen bir dizi soruna yol açan kötü bir durumdur. Bu duruma düşmemek için "sürekli ve düzenli hareket edin ki hareketli kalın" mesajı vermek doğru olacaktır.

Bir diğer önemli konu "öğrenme ve bilme" durumudur. Bu özelliği sayısı milyarları bulan beyin hücrelerinin oluşturduğu iş bölümü ve bu işbölümü sonrasında elde edilen bilgilerin paylaşımı ortaya çıkarır. Beş duyu ile gelen biyolojik nitelikli bilgiler, beyinde kişinin yaşadığı çevrenin özelliklerine bağlı olarak ahlaki, dini ve sosyal kurallar çerçevesinde yorumlanır ve bir değer kazanır. Öğrenme sürecinde elde edilen bu değerler karar verme ve sonuç çıkarma basamaklarına yani bilme durumuna ulaşır. 10 yaşında doğruyu tam olarak bilemeyen çocuk, erişkinlikte 40 yaşında artık pek çok konuda doğruyu bilir ya da doğruyu bulabilir. Ancak ilerleyen zaman, erişkinin bilgelik durumunu "şöhretin yakalanıp sonra yitirilmesi gibi" ulaştığı zirveden geriye doğru indirmeye başlar. Beyinde iş bölümü yapmış hücrelerin sayısı hem azalır ve hem de bu hücreler birbirleri ile artık "sıkı fıkı olmak" durumundan vazgeçmişlerdir. Her grup kendi içinde yaşamlarını sürdürür. Oysa beyin de toplum gibi birbirine muhtaçtır. Bir diğerinin halinden diğeri haberdar olmalı ve gerekirse biri birine yardım etmelidir. İlişkilerin kopması bilgeliğini zirve noktasında kolaylıkla yapılabilen değerlendirme, yorumlama ve karar verme süreçlerini artık yavaş işleyen ve hatta tam olarak ta yapılamayan işler sınıfına sokar. Hatırlama yiter. Hatırlama yitince de kıyaslama ve karar vermeye giden yol kapanır. Çıkılan basamaklar geriye doğru inilir. Koca adamlar ve kadınlar küçücük çocuklar gibi olur. Bunama - denen demans zamanın bize bıraktığı bir alış-veriş ürünüdür.

Bir diğer konu bilimin ve teknolojinin olanaklarını yeterli ve etkili bir şekilde kullanma durumudur. Bu nereden çıktı demeyin! Yukarıda hareket etme ve bilme durumundan bahsettik. Sağlıklı ve huzurlu bir hayat için bu iki durumun son ana kadar devam ettirilebilmesi çok önemlidir. Bu yüzden 5 duyu sorunları - görme için ameliyatlar ya da gözlükler, duyma için cihazlar -, eklem sorunları ve kemik erimesi ile ilişkili durumların önlenmesi ya da tedavisi, kilo alma- yüksek tansiyon - şeker hastalığı - uykuda nefes durması gibi hastalıklar ile yapılan mücadele, kısacası düzenli tedavi uygulaması uygun davranışlar olacaktır. İlaçların etki mekanizmalarında görev alan karaciğer, böbrek gibi organlar da zaman içinde değişim geçirir ve ilaca yanıtlar farklılaşır. Etki azalması ya da tersine artması olur. Doz ve ilaç alım zamanını değiştirmek gerekebilir. Bunu bilmek ve ona göre tedavi kullanmak gereklidir. "Damlaya damlaya göl olur" atasözünü destekler nitelikte, zaman içinde biriken hastalıklar ve kullanılması gereken ilaç sayısındaki artış, bir ilacın diğer ilaç ile etkileşime girmesine, yan etkilerin ya da beklenmedik etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu gibi durumlar için hekim - hasta bilgi paylaşımı mutlak gerekli ve en üst düzeyde olmalıdır.

Yaşlanma sürecinde zamanın etkilerini yaşamak kaçınılmazdır. Her alanda hareketi koruyarak ve zamana uyum sağlayarak bu dönemi mutlu ve huzurlu geçirmek mümkündür.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.