Takip Et

GENÇLİĞİMİZ VE BİZ

Kıymetli kardeşlerim cumamız mübarek olsun!

Zamanımız, geçmiş dönemlere göre pek çok açıdan farklı durum arz etmektedir. Bunlardan bir tanesi de kolay yoldan para kazanma hevesidir. Tarlasında, bağında-bahçesinde çalışan kardeşlerimiz alın terinin ve helal lokmanın kıymetini bilmektedir. Fakat günümüz gençliği ise ailesine ve çevresine göre alın teri ve helal lokma kavramlarına yabancılar.

“BU GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?”

Gençlerimiz, kolay yoldan zengin olma ve meşhur olma sevdasında. Magazin programlarında, dizilerde ve sosyal medyada gördükleri ünlüler gibi olmak, onlar gibi çevresinde herkesin dolaştığı ve resim çektirmek istediği kimselerden olmak, bitecek düşüncesi olmadan para harcamayı hayal etmekteler. Gençlerimizi suçlayarak bir yere varamayacağımız bir gerçektir. Milattan önce 4 bin ile 2 bin yılları arasında yaşamış Sümerler’e ait tabletlerde “Bu gençlik nereye gidiyor?” yazdığını öğrenince aslında değişen pek bir şey yok. Belki zamanımızda kuşaklar arası kopukluk geçmişe nazaran daha fazla. Şu bir gerçektir ki kuşaklar arası çatışma ve iletişimsizlik hep vardı. Belki zamanımızda bu çatışma ve iletişimsizliği daha görünür halde önümüzde buluyoruz.

SÖZÜNLE DEĞİL, YAŞANTINLA ÖRNEK OL

Büyükler olarak en başta örnek olarak işe başlayabiliriz. Konuşmak, sorunu tespit etmek ve çözüm önerisi getirmek işin belki de en kolay kısmı. Zor olan çözümleri hayata geçirmek. Örnek olmak en zor ve en etkili olan kısmıdır. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Allah Teâla dört peygambere kitap, dört peygambere de toplam da yüz sayfa tutarında emirler ve yasaklar olan kutsal kitap ve sahifeler gönderdi. Yüz binden daha fazla ise peygamber gönderdi. Peygamberlerin vazifesi Allah’ın emir ve yasaklarını kullara bizzat yaşayarak öğretmektir. Bu kadar az kitap ve sahifeye rağmen binlerce kat fazla peygamber göndermesinin hikmetlerinden bir tanesi de sözlerin değil de yapılan işlerin kalıcı ve etkili olduğudur.

NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR?

Şu ana kadarki okumalarımdan öğrendiğime göre, başka dinlerden İslam’a girenler, ya Kur’an-ı Kerim’in insanüstü edebiyat ve ilmi derinliğinden, ya da peygamberlerin yaşayışlarından etkilenerek veya Hak Dine inananların dinlerine sımsıkı bağlanmaları, iman etmemişleri imana sevk etmiştir. Dikkat edilirse, Allah’ın kelamı dışında diğer kelamlar, insanların müslüman olmasına etki etmede ilk sırada değil. Efendimiz (s.a.s.)’i görüp müslüman olanlar, O’nun sözlerindeki edebiyata veya hitaba bakarak müslüman olmamışlardır. Varsa da çok azdır. Daha çok Efendimiz (s.a.s.)’in yaşayışına bakarak, peygamberini örnek alarak yaşayan Müslümanların hayatına bakarak müslüman olmuşlardır. Sadece sözlere bakarak müslüman olanların sayısı, yaşantıya bakarak müslüman olanların sayısından çok daha azdır.

ANLAMAK

Bizlere gelirsek, gençler önünde güzel bir örnek sergilemezsek, onlar taklit edecekleri birilerini mutlaka bulacaklardır. Gençleri suçlamak işin en kolay ve en yarasız kısmıdır. Anlamaya çalışmak ise zor olanı fakat en etkili yoldur. Zaten anlamaya çalışmadıktan sonra karı-koca bile anlaşamaz, kısa sürede mahkemenin koridorlarını arşınlarlar. O zaman iyi bir örneklikten sonra anlamaya çalışmak. Kendi gençliğimiz düşünerek onlara hak vermek fakat boş vermemek durumundayız.

HER İNSAN HATA YAPAR

Bizler günahkâr kullarız. Biz Allah’a karşı günah işleme durumunda ümitsizliğe kapılmadan tevbe kapısının her zaman açık olduğunu biliriz. Mevlana (k.s.)’nın deyimiyle “yüz kere tevbeni bozmuş olsan da yine gel” sözünü biliriz. Ne kadar günah işlesek de bizlerin tevbesini kabul edecek yüceler Yücesi bir zatın olduğunu biliriz. Fakat Allah Teâlâ’nın bizleri iman ettikten sonra affedeceğini bilerek günah işleme serbestisiyle kendimizi kandırmayalım. Gençlerimizin hata edebileceğini unutmamak gerek. Hiçbir insan, hata yaptı diye insanlıktan kovulmaz. Tabi insanlıktan çıkacak hatalar yapmadıktan sonra. O durumda da kendi kendini insanlıktan çıkarmış olur. Affedilebilecek hatalar affedilmeli. Zira biz eğer hataya yatkın yaratılmış insanları affetmezsek, Rabbimizin bizi affetmesini hangi yüzle isteyeceğiz?

ALIN TERİ

Alın teriyle kazanılan paranın kıymetini biliyoruz. Hem farz ve vacip ibadetleri yaptıktan sonra çalışmak ibadettir. Çalışmak ibadetten sonra ibadettir. Gençlerimizi yargılamadan alın terinin kıymetini anlatalım. Onları küçümsemeyelim. Çünkü gençliğimiz geleceğimizdir. Geleceğimizi şekillendirmek elimizdedir.

İNSANLARA FAYDALI OLMAK

Şunu biliyoruz ki para tek başına mutluluk vesilesi değildir. Herkesin söylediği ve aslında pek de inananı kalmayan klasikleşmiş bir cümledir. Para ve mal-mülk helal yoldan kazanılırsa mutluluğa sebep olur. Haram yollardan kazanılan paranın ise kalıcı bir refahı yoktur. Helal olanlardan bile hesaba çekileceğimize göre, haramlarla uğraşan kardeşlerimiz inşallah tez elden yollarından istikamete yani dosdoğru yola dönerler. Alın teri ve helal yoldan para kazanırken aynı zamanda insanlara da faydalı olabiliriz. İnsanların en hayırlısının insanlara en faydalı olanıdır sözünü söyleyen bir Peygamberin (s.a.s.) ümmetiyiz. Yaptığımız hangi meslek olursa olsun, eğer mesleğimiz samimiyetle ve insanlara faydalı olmak için gayret ederek yaparsak ibadet gibi sevap kazandırır. Tabi ki farz ve vacip ibadetlerden sonra olması şartıyla.

Bu yazı daha da uzayabilir. Ben giriş yaptım. Neyi kastettiğim zannediyorum anlaşılmıştır. Üç tane nokta koyuyorum ki kalan kısmın tamamlanmasını siz yapın…

Selam ve dua ile değerli dostlar!

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.