Takip Et

ALLAH İÇİN SADAKA VERMEK

Hayırlı cumalar kıymetli dostlar!

Sadaka deyince sokakta veya cami önlerinde gördüğümüz dilencilere verdiğimiz üç beş kuruş aklımıza gelmesin. Zira sadakanın manası üç beş kuruştan çok daha fazladır. Sadakanın dinimizdeki anlamı; Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya dinen zorunlu maddî yardımları, bu çerçevede verilen para ve eşyayı ifade eder. Bu tanımda sadece maddi yardımlar var. Farz olan zekât, sadakanın bir çeşididir. Birçok ayet ve hadiste sadaka denince zekât akla gelir. Zekâtın verileceği kimselerin geçtiği Tevbe Sûresi 60. ayette zekâttan sadaka olarak bahsedilir. Bedenin zekâtı olan ve Ramazan ayının sonunda verilen fıtır sadakası dilimizdeki adıyla fitre de sadakanın diğer bir çeşididir. Bir işimizin istediğimiz gibi olmasını istediğimizde adadığımız şeyler de yine sadakanın içinde sayılır. Bazı ibadetlerdeki kusurdan dolayı veya hiç yapılamaması sebebiyle yerine getirilen fidye ve kefâretler de bir çeşit sadakadır. Son olarak da gönüllü verdiğimiz sadakalar vardır. Bu saydığımız beş husus hep maddi sadaka ile ilgili yani ilmihal dilindeki sadaklardır.

Sadaka sadece maddi şeylerden ibaret değildir. Sadaka konusunu daha iyi anlamak için şu olaya bir bakalım; Bir gün Allah Rasûlü (s.a.s.) “Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir.” buyurdu. Bunu duyanlar bir an için şaşırdılar. Çünkü aralarında zengin olmadıkları için mal ile sadaka veremeyenler de vardı. Hemen sordular: “(Sadaka verecek mal) bulamayana ne dersin?” Allah Rasûlü(s.a.s.) “Eliyle (emek verir) çalışır. Hem kendisi faydalanır, hem de sadaka verir.” buyurdu. Sahâbe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sordular. “İhtiyaç sahibi, darda kalmış ve mazlum kimselere yardımcı olur.” Sahâbe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sorunca Rasûlüllâh(s.a.s.) , iyiliği veya hayrı ister. “Bunu da yapmazsa ne dersin?” diye dördüncü kez sorunca, “Kötülükten uzak durur. Bu da bir sadakadır.” buyurdular.( Müslim, Zekât, 55) Bu olay iyi ki de yaşandı. Biz de sadakanın ne kadar geniş olduğunu öğrenmiş olduk.

Hadis-i Şerif’lerden sadakayı öğrenmeye devam edelim; “Güneşin doğduğu her gün, insanın bütün eklemleri için sadaka vermesi gerekir. İki kişinin arasını düzeltmen sadakadır. Bir kimseyi kaldırarak hayvanına binmesine yardımcı olman veya eşyasını ona yüklemen sadakadır. Güzel söz de sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Yoldaki rahatsızlık veren şeyleri kaldırman sadakadır.”( Müslim, Zekât, 56.) “Kendini doyurmak için harcadığın senin için sadakadır. Çocuğuna yedirdiğin şey senin için sadakadır. Eşine yedirdiğin şey senin için sadakadır. Hizmetçini doyurduğun şey senin için sadakadır.” (İbn Hanbel IV, 131.) buyuran Peygamber Efendimiz, bir anlamda helâl lokmanın sadaka yerine geçtiğini dile getirmektedir. Başka hadislerinde ise yolu kaybeden birine yolu tarif etmeyi bile sadaka olarak tarif ediyor. Mümin kardeşimizi güler yüzle karşılamanın da sadak olduğunu belirten Efendimiz (s.a.s.) üzerinde hakkı olan kimseye veya borçlusuna anlayışlı davranarak süre tanımayı da sadaka olarak haber vermektedir. Sadece insanlara yapılan iyilikler değil, insanın diktiği bir ağaçtan veya ekinden her türlü canlının yemesini de sadaka olarak tarif etmektedir.

Gücü kudreti yerinde olan gücüyle, malı olan malıyla, ilmi olan da ilmiyle sadaka verecektir. Zira sadaka vermek insanların imkân ve fizikî durumları ile yakından ilgilidir. Varlıklı bir insan için mal ile tasaddukta bulunmak akla gelen ilk sadaka şekli iken, gücü kuvveti yerinde olan kişinin emeğini insanların hayrına sunması sadaka sevabına eriştirecektir. Yaşlı ve hasta bir kimsenin güzel bir nasihati, iyiliğe çağırması güzel bir sadaka iken, genç ve dinamik bir kimsenin de o yaşlıya göstereceği saygı ve hizmet yerinde bir sadakadır.

Yapılan iyiliklere ne kadar sevap verileceği de Rabbimizin şu ayetinde anlatılmaktadır; “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.” (Bakara Sûresi 261)

Verdiği sadaka yerine gitmeyenler için ise Efendimiz (s.a.s.)’in şu olayı nakletmesi son derece sevindiricidir; Bir adam yemin ederek geceleyin sadaka vereceğini söyler ve bilmeyerek elindeki sadakayı bir hırsızın eline tutuşturur. Bunu duyan insanlar ertesi gün, “Bir hırsıza sadaka verilmiş!” diye konuşurlar. Sadakayı veren zât, buna üzülmez ve verdiği sadakadan dolayı Allah’a hamdeder. Tekrar sadaka vereceğine dair kendi kendine söz verir. Bu defa da elindeki sadakayı geceleyin bilmeyerek kötü bir kadına verir. Sabah olunca, bunu duyan halk, “Bu gece de kötü bir kadına sadaka verilmiş!”" diye konuşurlar. Sadaka veren yine aldırmayarak, “Allah’ım! Kötü bir kadına (senin iraden dâhilinde) sadaka verdiğim için sana hamdediyorum.” der. Üçüncü gece tekrar bir kimseye sadaka vermek ister. Ve bu sefer de bilmeyerek bir zengine verir. Ertesi gün halk bunu da diline dolayarak konuşurlar. Bu hayırsever kişi bilmeden bir zengine sadaka verdiği için tekrar Allah’a hamdeder. Allah rızasını gözeterek halis niyetle gizlice verdiği bütün bu sadakalardan sonra kendisine şöyle denilir:

“Bir hırsıza verdiğin sadaka var ya, umulur ki (bu sadaka sayesinde) o, hırsızlığından vazgeçer. Zinakâr kadına gelince, umulur ki o da zinasından vazgeçer. Zengine gelince, umulur ki o da ibret alır, Allah’ın kendisine verdiği maldan infakta bulunur.” (Buhârî, Zekât, 14) Bu hadis, verilen sadakaların âhiretteki ecir ve sevabından önce, dünyada sağlayacağı yararlara dikkat çekmektedir.

Yarın üç ayların başlangıcı ve Receb ayının birinci günü. Hicri 1442. 18 Şubat perşembeyi cumaya bağlayan gece de Regâib Gecesi. Mübarek Üç Aylarınızı ve Regâib Gecenizi tebrik ederim. Hayırlara vesile olsun inşallah.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.