Takip Et
  • 11 Kasım 2013, Pazartesi

Libya’da Arap Sonbaharı

Muhtemelen herkes çok iyi hatırlıyordur. Arap Baharı denen olay patlak verdiğinde ve Libya devlet başkanı Kaddafi’yi deviren askeri operasyon yapılırken sürekli Libya ile yatıp Libya ile kalkmıştık. Libya’yı coğrafi olarak epey öğrenmiştik hatta Kaddafi’nin bütün ailesini neredeyse tanımıştık. Ancak ne olduysa oldu kimse Libya’yı konuşmaz oldu. Orada önemli yatırımlarımız vardı ve bunlar ne olacaktı? Operasyondan sonra eskisi gibi Libya ile işbirliği yapabilecek miydik? Hep bunlar konuşuldu televizyonlarda hep bunlar yazıldı gazetelerde. Gelinen nokta ise kimsenin ilgilisini çekmiyor. Televizyonlarımız, gazetelerimiz ve hükümet bu konuya eskisi gibi ilgi duymuyor gözüküyor. Oysaki 18 Mart 2011’de Fransız uçakları Libya’ya doğru harekete geçtiğinde en çok merak ettiğimiz Libya’ydı. Üstelik Libya’daki vatandaşlarımızın Türkiye’ye nakli meselesi dikkatle takip edilmiş ve takdir edilmişti.

 

Konu ile uğraşan pek çok insan durumun elbette ki farkında. Fakat Türkiye’de kamuoyu biraz bu konunun dışında kalmış gibi. Gelinen noktada Libya bölünmek üzere ve şu anda bir iç savaşla karşı karşıya. Libya genellikle kabilelerin ortak bir konfederasyonu şeklinde bir araya gelmiş bir devlet. Kaddafi sonrasında bu bir araya geliş ise çatışmaya dönmüş durumda. Eski durumdan rahatsız olanlar ise Libya’nın Mısır sınırına doğru Sireneyka bölgesi diye bilinen ve eski Trablusgarb eyaletinin merkezi olan alanda toplanmış durumdalar. Bölge Libya’nın gelişmişliğinden yeterince faydalanamadığını düşünmektedir. Son olarak da bölgedeki bu güçler toplanarak geçici bir hükümet kurduklarını açıkladılar. Ancak bu durum şu anda hem Libya makamlarınca hem de uluslararası güçlerce kabul görmüş değil. Ayrıca merkezi hükümetin bu konuda nasıl bir tavır sergileyeceği de merak konusu.

 

Libya’da petrol başkent Trablus’un güneyindeki arazilerden ve en çok da doğuda Bingazi çevresinde çıkmaktadır. Ancak Kaddafi’nin yakalandıktan sonra linç edilerek öldürülmesi (20 Ekim 2011) ile korkunç bir iç savaş ve kaynakların paylaşım kavgası sürmektedir. Libya’nın her yerinde silahlı militanlar merkezi hükümetle çatışma içindedirler. Silahlı gruplar Libya’nın bir türlü önünü alamadığı en önemli sorunlardandır. Yakın zamanda en dikkat çekici hadiselerden biri de Libya Başbakanı Ali Zeydan’ın bir otel yakınlarında kaçırılmasıydı. Bu durum Libya’daki silahlı çatışmanın ne boyutlarda olduğunu göstermektedir. Yine birkaç gün önce Libya Merkez Bankası’nın soyulmasıdır. Bankanın yaklaşık 10 milyon dolar değerinde kaybı olduğu ifade edilmektedir. Bu iki olay Libya’da hem siyasi hem ekonomik hem de askeri alanda ciddi bir zaafın olduğunu ve ülkenin bölünmeye doğru gittiğini göstermektedir.

 

Suriye’deki çatışma ve Mısır’daki karışıklık önceleri yakından takip edilen Libya’yı bize unutturmuşa benziyor. Gerçi dış politikadaki tıkanıklık ve Suriye’nin sürekli gündemi meşgul etmesinin diğer konuları gölgede bıraktığı kesin. Bunun yanında iç politikadaki yerli yersiz tartışmalar ve seçimlerin yaklaşıyor olması da Libya’nın gündemin alt sıralarına düşmesine neden oluyor. Ancak Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra ortaya çıkan Sykes-Picot Antlaşması’nın hem Ortadoğu’ya hem de Türkiye’ye uzun yıllar yüklediği ağır yük hepimizin malumudur. O yüzden Ortadoğu yeniden şekillenirken köprübaşlarının sağlam tutulması gerekir. Yoksa uzun yıllar daha ne kadar süreceği belli olmayan bedelleri ödemekle karşı karşıya kalabiliriz. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.