Takip Et
  • 6 Ocak 2014, Pazartesi

Güney Sudan’da darbe teşebbüsü

Güney Sudan 2013 yılı bitmek üzereyken dünyanın en fazla dikkatini çeken devletlerden biri oldu. 9 Ocak 2011 yılında kurulan bu yeni Afrika ülkesinde yaşanan çatışmalar darbe girişimi olarak adlandırıldı. Türkiye’de de bölgeden gelen haberleri ele alış bu şekilde oldu. Sudan ile yürüttüğü uzun mücadeleden sonra halkın %98’inin verdiği destek ile bağımsızlığını elde eden Güney Sudan, aynı kararlılığı ülkenin istikrarını sağlamada gösteremedi. Ülke her ne kadar stratejik bir noktada yer alsa da sahip olduğu kaynaklar, istikrarın inşasında ve muhafazasında önemli bir rol oynayabilir diye düşünülüyordu. Ancak beklenen olmadı. Gerçekten de Güney Sudan oldukça kıymetli petrol yataklarına sahiptir. Petrol kaynakları kavganın en hassas noktasını teşkil etmektedir. İç savaş çıkmadan önce bölgedeki en hassas konu, Abyei bölgesiydi. Hatta daha önceki haftalarda Sudan ile Güney Sudan arasında kalan Abyei bölgesinin ne kadar önemli olduğunu ve bu bölgedeki kaynakların paylaşımı konusunda ne derece büyük bir kavga yapıldığını açıklamaya çalışmıştık. Demiştik ki “Birkaç gün önce de bu sorun halkasının son zincirini oluşturacak bir gelişme oldu. O da Sudan ve Güney Sudan arasında yer alan Abyei bölgesindeki referandum. Abyei Referandumu birçoğumuzun dikkatini dahi çekmemiştir. Ancak sonuçları Doğu Afrika’da yeni bir şiddet dalgasını tetikleyebilecek olması bakımından önemlidir. Çünkü bölge petrol kaynakları bakımından son derece zengindir.” (Sudan’daki Gelişmeler ve Abyei Referandumu 4 Kasım 2013/Aydındenge). Kasım ayında Sudan’daki gelişmelerden bahsederken üzerinde durduğumuz bir diğer husus da Güney Sudan’a yakın olan Dinka kabilesiydi. Bugün kavganın ve çatışmanın merkezinde yer alan kabilelerden biri de Dinka kabilesidir. Hatta Güney Sudan devlet başkanı Salva Kiir de bu kabileye mensup birisidir.

 

15 Aralık 2013’te ortaya çıkan çatışma dalgası Birleşmiş Milletlere göre 1.000’den fazla kişinin ölümüne, 45.000’e yakın insanın yerlerinden ayrılmasına neden olmuştur. Sağlık sorunları, yiyecek ve yardım malzemelerine ulaşmada ortaya çıkan problemleri de buna ilave edecek olursak Güney Sudan büyük bir handikaba sürüklenmiş durumdadır. Meselenin arkasında yatan faktör bir darbe girişimi olarak gözükse de tarihi, ekonomik ve kültürel farklılıkların siyasete doğal olmayan yollardan yansımasıdır. Çatışma ortamına neden olan Dinka ve Nuer kabileleri de bu farklılıkların ortaya çıkardığı kavganın aktörleridir. Aslında bu sadece iki kabileye indirgenebilecek bir durum olmanın da ötesinde, tüm Güney Sudan’ın meselesidir. Açıkça söylemek gerekirse de Güney Sudan çatışmalar ve güvenlik sorunlarıyla daha uzun bir süre adından söz ettirecektir. Çünkü Güney Sudan çok sayıda kabilenin yaşadığı bir ülkedir. Kabileler arasındaki bağlar oldukça zayıftır ve bölgelere göre ayrılmış durumdadırlar. Güney Sudan’ın doğusunda Etiyopya’ya yakın Jonglei, Kongo’ya ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne yakın Bahrü’l Gazel ve Kenya ile Uganda’ya yakın Ekvator bölgeleri, bu ayrışmanın belli merkezleridir. Bu bölgelerde yaşayan kabileler de birbirlerinden farklı bir kültürel dokuya sahiptirler. Üstelik Güney Sudan’da bu kabileler arasında çok sayıda farklı dil kullanılır. Dini anlamda da halkın büyük bir kısmı Hristiyan olmasına rağmen yine önemli oranda yerli Afrika dinlerine ve İslamiyet’e bağlı insanlar bulunmaktadır. Ayrıca ülkenin hemen her komşusu kendi içinde sorunları olan ülkelerdir ve bu sorunlar Güney Sudan’a etki edebilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak kavganın en önemli sorunu Güney Sudan’ın kaynaklarını paylaşma olarak görünmektedir. Bazı iddialara göre de Sudan, güneydeki bazı kabileleri kışkırtmaktadır. Bu doğru mudur değil midir şu an itibariyle tespit etmek güçtür ancak uzun süre mücadele ettiği ve yeni bağımsız olan bir devlet için, Sudan hakkında bu tarz şüphelerin ortaya atılması da gayet normaldir. Ancak ne kadar doğru zamanla zaten görülecektir.

 

 

Kabileye olan bağlılığın devlete ve onun kurumlarına olan bağlılıktan daha fazla olduğu ülkelerde çatışmaların, darbe girişimlerinin ve iktidar mücadelelerinin olması gayet normaldir. Üstelik çıkar kavgaları ve zenginlik paylaşımı da buna eklenince meseleler mevcudiyetlerinden daha farklı görüntü alabilirler. Paylar farklı olsa da paydaların ortak olması gerekir. Paydalar bir arada yaşamak ve demokratik olgunluğun gelişmesi bakımından en fazla öncelenmesi gereken noktalardır. Ancak böyle olursa payların muhafazası ve güzelliği kendini devam ettirebilir. Ne yazık ki fikirlerin ithal edildiği, kaynakların ihraç edildiği ülkelerde bunu yapmak mümkün olamamaktadır. O yüzden bu tarz kavgalarda isimler değişmekte meseleler ise yerinde durmaktadır. Güney Sudan’da bu darbe girişimi olarak görünür, Dinkalar ile Nuerler çatışır, Salva Kiir ile Riek Machar’ın ismi geçer. Ancak benzer olaylar tarih çizgisi içinde yaşanmaya devam eder. Bugün Güney Sudan’da yaşanır yarın başka bir yerde.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.