Takip Et
  • 4 Kasım 2013, Pazartesi

Sudan’daki Gelişmeler ve Abyei Referandumu

Sudan bölünmeden önce Afrika’nın doğusunda Mısır, Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda, Kenya, Etiyopya ve Eritre ile komşuydu. 9 Temmuz 2011 tarihinde Sudan ikiye bölündü ve Kuzey kısmı Sudan, güneyi ise Güney Sudan diye adlandırılmaya başlandı. Kuzey Sudan’ın dini İslam ve dili Arapçadır. Güney Sudan’ın ise dini Hıristiyan ve dili İngilizcedir. Bu bölünmenin ardında yatan etken ise sömürgecilik döneminden itibaren bölgeye çok büyük kıymet vermiş Batılı güçlerdir. Bölünme başlamadan önce çıkan iç çatışmada Batılı güçler, Güney Sudan’ı desteklemişlerdir. Zaten Batılı güçler sömürgecilik döneminde Güney Sudan’a yerleşmişlerdi ve burası çoğu zaman Afrika’nın başka yerlerinde yürütülen operasyonlar için üs görevi görmüştü. Bölgeye sokulan belli başlı güçler ise Güney Afrika’dan itibaren ilerlemekte olan İngilizler, Afrika’nın ortasından doğuya doğru gelen Fransızlar, bugünkü Eritre’yi 1890’da topraklarına ilhak ettiğini açıklayan İtalyanlar ve Uganda’nın güneyine yerleşmeye çalışan Almanlardır.

 

Sudan, XIX. yüzyılın başında hem Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa gibi güçlerin hem de yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batılı güçlerin dikkatini çekmiş bir ülkedir. Sudan’ın Mısır tarafından dikkat çekmesindeki ana unsur buradan getirilen mallar ve köle ticaretiydi. Avrupalı güçlerin bura ile ilgileri ise sömürgecilik ekseninde şekillenmişti. Bir süre sonra da bu yaklaşım Afrika’nın her yerinde acımasızca kendini gösterdi.

 

Sömürgecilik XIX. yüzyıla neredeyse damgasını vurmuş bir kavramdı. Bu dönemde dünyanın hemen hemen yer yerinde bir kara parçasını elinde bulunduran İngiltere için üzerinde güneş batmayan imparatorluk deniyordu. Hakikaten İngiliz toprakları o kadar çok genişti ki İngiliz bayrağı dünyanın her yerinde vardı. Yine İngilizler kadar olmasa da Fransızlar da sömürgecilikten en fazla yararlanan ülkelerden biriydi. Sömürge topraklarının büyüklüğü göz önüne alındığında Avrupa’nın birçok ülkesinin kendi toprakları dışında belirli arazi parçaları mevcuttu. Hatta Ruslar dahi Asya’nın kuzeyi ve ortalarına tam anlamıyla yerleşmiştiler ve İran’a sokulmak üzereydiler. Genel itibariyle Osmanlı Devleti gibi belli ülkeler varlıklarını muhafaza ediyorlardı. Ama onlar da içeriden ve görüntüsü değiştirilmiş biçimde sömürgeciliğin kıskacı altında bulunuyorlardı. Sömürgecilik sömürülen ülkelerin hepsine de büyük zarar verdi. Fakat en yıpratıcı ve sürekli etkisini Afrika’da bıraktı. Sudan da sömürgecilikten en fazla etkilenen ülkelerden biriydi. Televizyonlarımızda pek dikkat çekmese de halen daha Sudan, Mali, Kongo, Kenya, Uganda, Somali gibi birçok ülkede bu sorunlar devam etmektedir.

 

Afrika’daki çatışmaları ve kavgayı sadece Avrupalı güçlerin sömürgeciliğine indirgemek doğru olmaz. Afrika’nın geleneklerinin ve kabilecilik şeklindeki toplumsal ve siyasal örgütleniş biçiminin günümüz yönetim biçimleri ve karşılıklarına denk düşmemesi de bunda etkin bir rol oynamaktadır. Ancak kaynakların haddinden fazla sömürülmesi ve bu toplumlar arasında Batılı güçlerin çekilmesiyle geride bırakılan kin ve nefretin de son derece önemli olduğu unutulmamalıdır. Yine askerlerini çeken sömürgeci güçlerin bu defa daha farklı metotlarla bölgeye tekrar gelmeleri ve eski dönemlerden daha fazla Afrika üzerinde nüfuz kurmaları da günümüz sorunlarını oluşturan faktörlerden bazılarıdır.

 

Afrika’nın sorunlu topraklarının büyük bir kısmı Sudan etrafında çevrelenmiştir. Bunun da en önemli sebeplerinden biri sömürgeleştirme döneminde büyük güçlerin ilerleyişinin Sudan’da kesişmesi ve nüfuz çatışmasının merkezinde kalmasıdır. O yüzden Sudan’daki ve çevresindeki sorunlar devam etmiştir. Bu çatışma ve güç mücadelesi yerli halkları da etkilemiştir. O yüzden 1882-1898 tarihlerinde Sudan’da kendini gösteren Mehdi hareketini biraz da bu şekilde açıklamak gerekir. Aynı şeklide günümüzde özellikle Somali’ye yerleşmiş ama Doğu Afrika’nın neredeyse birçok yerinde isminden söz ettiren ve eylemleri kabul edilemez olan Eş Şebab örgütünü yaratan iklimi bölgenin kendi dinamiklerinden çok bölgenin içine sürüklendiği ortamda aramak gerekir.

 

Birkaç gün önce de bu sorun halkasının son zincirini oluşturacak bir gelişme oldu. O da Sudan ve Güney Sudan arasında yer alan Abyei bölgesindeki referandum. Abyei Referandumu birçoğumuzun dikkatini dahi çekmemiştir. Ancak sonuçları Doğu Afrika’da yeni bir şiddet dalgasını tetikleyebilecek olması bakımından önemlidir. Çünkü bölge petrol kaynakları bakımından son derece zengindir. Referandumla Abyei bölgesinin hangi tarafa katılacağı belli olacaktır. Ancak bölgedeki önemli iki kabileden biri olan Ngok Dinka kabilesi Güney Sudan’a, Misseriya kabilesi ise Kuzey Sudan’a yakın durmaktadır. Kesin sonuçları birkaç güne belli olacak bu referandum hem bölge hem de dünya güçlerinin rekabeti açısından dikkat çekici olacaktır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.