Takip Et
  • 24 Ocak 2022, Pazartesi

TORONTO’DAN MEKTUP VAR… TOPRAK ETİĞİ NE DEĞİLDİR?

Geçen hafta bu köşede ‘’ Etik ve Toprak Etiği’’ konusunu ele almış, cümlelerimi bu konuyu çok önemsediğimi ve bu konuda yazmaya devam edeceğimi ifade ederek bitirmiştim. Çok güzel bir şey şey oldu. Çağrıma Toronto’dan cevap ve katkı geldi. Toronto Ticari Ataşesi ve Büyük Menderes Platformu Yönetim Kurulu Üyesi, Sayın Mehmet Ekizoğlu’ndan mektup geldi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Noktasına dahi dokunman mektubu sizlerle paylaşıyorum.

İbrahim Bey merhaba,

Toprak Etiğini konu ettiğiniz yazınızı ilgiyle okudum. Vaktiyle konu hakkında kafa yormuş ve hasbelkader bu konuda ülkemizde kurulmuş olan ilk ve tek merkezin kuruluşunda görev almış birisi olarak ben de bir kaç kelime ile katkı yapmak isterim. Bahsettiğim merkez, Hacettepe Üniversitesi'ne bağlı olarak faaliyet gösteren Toprak Etiği Araştırma ve Uygulama Merkezidir. Kurucu Müdürü Prof. Dr. Ufuk Özdağ'a tekrar saygı ve şükranlarımı sunmak isterim.

Toprak etiği kavramı ülkemizde henüz fazla bilinmeyen bir kavram, ancak başka şekillerle ve başka ifadelerle de olsa ne olduğunu az çok biliyoruz. O nedenle bu mektubumda "bildiğimiz değil bilmediğimiz şeylerden" bahsetsek, bir başka deyişle "Toprak Etiği ne değildir?" sorusuna yanıt arasak işimiz daha kolay olacak gibi görünüyor.

Fazla uzağa da gitmeyelim. Örnekleri Aydın'dan bulalım:

Toprak Etiği Ne Değildir?

Toprak Etiği, Homer'in İlyada eserinde geçen, hepimizin üzerine titremesi gereken, havzamızın gerçek hayat kaynağı Büyük Menderes Nehrine Aydınlılar olarak bakışımız ve yaklaşımımız DEĞİLDİR. Öyle olsaydı, Büyük Menderes Nehri bugün bu "genetiği" ile oynanmış, ellerine ve ayaklarına kelepçe gibi takılmış baraj ve göletlerden ne kadar su bırakılacağını bekleyen bir mahkûm gibi görülmezdi. Eğer toprak etiği ile Menderes'e bakılsaydı, üzerine tamamen beton döküp yol yapmak gibi binlerce yıldır kimsenin aklına gelmeyen işkenceler reva görülüp "Altın Kanal Projesi" gibi akıldan, bilimden ve insaftan yoksun planlarla öldürülmeye çalışılmazdı. Menderes nehrine sadece beton, taş, sedde, kapak ve kepçe ile yaklaşılmazdı.

Eğer toprak etiği ile yaklaşılmış olsaydı, havzamızın neredeyse tüm dereleri ve çaylarının etrafı taş duvarlarla, zeminleri betonla kaplanıp toprağımız bir damla suya muhtaç hale getirilmezdi. Bunun adına da ıslah denilip, doğayı ıslah edilebileceği sanılmazdı, etikten yoksun insanoğlu tarafından.

Eğer toprak etiği nedir diye fikrimiz olmuş olsaydı, Aydın'ın, Kuşadası'nın, Söke'nin ve İncirliova'nın birinci sınıf tarımsal arazileri, sulak alanları yapılaşmaya feda edilmezdi.

Toprak Etiği kesinlikle otoyol değildir, toprak etiği kesinlikle hiçbir fayda -maliyet analizi yapılmadan binlerce ton beton ve asfaltın dağlarımıza ovalarımıza dökülmesine razı olmak ve buna sessiz kalmak değildir. Toprak etiği yalnızca İzmir’den Antalya'ya araçlar nasıl gidecek diye endişelenmek değildir. Toprak Etiği aynı zamanda, ulaştırma master planı yapmadan, sosyal ve çevresel maliyeti düşünülmeden kararlar alınması değildir.

Toprak etiği herhalde en çok, neredeyse toprak, su kaynakları, çevre ve insan sağlığı hiç düşünülmeden jeotermal santral işletmek değildir. Toprak etiği bu olanlar sanki hiç yaşanmıyormuş gibi sabah kalkıp Aydın'da "çürük yumurta kokusundan" şikayet etmek değildir.

Toprak etiği, taş ocaklarından çıkan taşın ne olduğunu, ne işe yaradığını ve üretim denilebilirse, ne kadar katma değer yarattığını hiç sorgulamadan dağlarımızdaki doğal ve tarihi varlıklarımızın yitip gitmesine göz yummak değildir.

Toprak etiği, tarım reformu adı altında ovanın kadim yapısının bozulmasına, bütün ekosistemin darmadağın edilmesine hiç ses etmeyip, yuvası bozulan kuşlar köylerde çam ağaçlarına yuva yapınca bunu iyi bir şey sanmak değildir.

Toprak etiği, bütün nehirlerimizde doğal yapı bozulurken, yaban hayatı habitatı geri dönmemecesine yok edilirken ses etmeyip sosyal medyada "avcılık yasaklansın" paylaşımını "beğenmek" değildir.

Toprak Etiğini Bilmiyoruz

Toprak etiğini bilmiyoruz, belki bilmemize de gerek yok. Sonuçta İngilizce "land ethic" kavramının Türkçe çevirisidir. Ülkemizde akademide de yeni bir kavramdır.

Aydın'ın toprağı, zeytini, zeytin ağaçları, zeytincisi için ömrünü veren rahmetli Hasan Köşklü de muhtemelen bu kavramı hiç duymamıştı. Aydın'ın ovası, dağı, kekliği, tavşanı, diken çalısı, ılgını, söğüdüne aşık rahmetli Ali Altınkaya da belki İngilizcesini bilmiyordu. Aynen rahmetli Hikmet Birand'ın Anadolu'nun bozkırlarını bizlere öğretirken bilmediği gibi. Aynen "Toprak Dede" lakabı ile bilinen rahmetli Hayrettin Karaca'nın bu kavramı duymamış olabileceği gibi.

Ancak bunu bilmemek, onları bu toprak için bir şeyler yapmaktan alıkoymamıştı. Onlar toprak etiği ile yaşamışlar, yaşadıkları toprağa da bağlı kalmışlardı. Toprak bozulmaya başladığında, su yolunu kaybettiğinde en önce onlar feryat etmiş ve tepki vermişlerdi.

Onların anısı bize toprak etiğinin ne olduğunu anlatmaya devam ediyor. Toprak etiğinin ne olduğunu öğrenmek için kitapları devirmeye gerek yok. Geçmişte bu toprağa her yönden bağlı kalan, ona kötülük yapmayan büyüklerimizi hatırlayalım, onların yolundan gidelim, yeterli bence.

Saygılarımla,

Mehmet Ekizoğlu

Her satırına, her kelimesine, her noktasına imza atacağım bu yazı için tekrar teşekkürler Sayın Ekizoğlu. Bu topraklar için söyleyecek sözleri olanlara selam olsun. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.