Takip Et
  • 14 Temmuz 2022, Perşembe

YANLIŞA YANLIŞLA GİTME YANLIŞLIĞI...

Zor zamanlardan geçiyoruz; hem de çok zor...

İnsanların birbirlerine sabrının olmadığı, kimsenin kimseye saygı duymadığı zamanlardayız.

Öyle ki, hasta olduğumuzda kapısında yatacak kadar muhtaç olduğumuz doktoru, hukuki meselelerde köpeklerini bile uyutmadığımız avukatları katledecek kadar kötüleştiğimiz zamanlarda yaşıyoruz..

Geçen hafta yaşanan iki menfur hadiseyi hatırlayalım;

Birinci hadisede, Konya Şehir Hastanesinde kardiyoloji uzmanı olarak görev yapan Ekrem Karakaya ve sekreteri bir hasta yakını tarafından silahlı saldırıya uğradı ve olayın ardından saldırgan intihar ederken, Doktor Ekrem Karakaya tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

İkinci hadisede ise, İstanbul'da bir avukat ve müvekkili, müvekkilin hasmı tarafından öldürüldü.

Her iki hadisenin ilk olmadığını bildiğim gibi, son olmayacağını da adım gibi biliyorum. Söz konusu olaylarda can ve mallarımızı kurtaran gencecik insanlar öldürüldü. Oysa ki daha kurtarılacak pek çok can ve çözülecek bir sürü dava vardı...

Bir doktor ve avukatın öldürülmesinin acısı hala sıcaklığını korumasına rağmen, daha önce de pekçok öğretmen, hakim, polis veya başka kamu hizmetlerinde çalışan memurun görevleri başında katledildiklerini de unutmadık. Bu vatan ve bizler için çalışan kamu görevlilerinin katledilme haberleri ne yazık ki artık sıradan birer olay haline gelmiş vaziyette...

Peki, biz nasıl bu hale geldik?

Olaylara tepkisiz bir toplum olmayı nasıl becerdik?

Bir doktor, bir asker, bir avukat, kısacası bir insan öldürülünce hiç tepki göstermiyorsak, öldürülen kişi ile birlikte biz de ölmüş sayılırız...

Duyarlı bir toplum, her türlü kötülüğe karşı topyekün mücadele etmek zorundadır. Aksi takdirde, sessiz kalınan ve sıradan hale gelen her kötülük ve cinayet bizi bir başka kötülüğe ve cinayete götürür...

Ölümlere karşı asla sessiz kalmayalım. İnsanı yaşatmaya, şefkat ve merhamet sahibi olmaya ve bütün iyilik ve güzellikleri hayatımıza hakim kılmaya çalışan fertler olmak için çabalayalım. Aksi taktirde, başkasının ölümünü geçtim, oturup asıl kendi ölümümüze ağlayalım...

Gelelim, elma ile armudu karıştırdığımız durumlardan biri olan, önemli bir meseleyi analiz etmeye;

Konyadaki doktorun öldürülme hadisesi üzerine bazı insanlar tamamen tepkisiz kalırken, diğer bazıları ise gerek sözlü gerekse de yazılı olarak değişik platformlarda tepkilerini dile getirdiler. Tepkilerin en büyüğü ise doktorlardan geldi.

Duyumlarıma göre, tabipler birliğinin teşvik ve yönlendirmesi ile bazı doktorlar malum olaya tepkisini geçici iş bırakma ya da greve gitme suretiyle göstermeye kalktılar ki, bu durum tartışmalara sebep oldu.

Doktorların greve gitmesini haklı bulanlar da vardı, haksız bulanlar da. Peşinen söylemeliyim ki, ben haksız bulanlardan yanayım.

Bunu söyleyince bazı kimseler, "Ne yani doktorların öldürülmesini haklı mı buluyorsunuz" gibi saçma bir soruyla karşıma çıkıyorlar. İşte bu soru, elma ile armudun karıştırıldığının açık bir göstergesi.

Hiç kimse, bırakın bir doktoru, ne sebeple olursa olsun sıradan bir insanın bile öldürülmesine taraf olamaz. Savaş gibi bazı durumlar hariç, Allah'ın verdiği canı kıymaya kimsenin hakkı yoktur.

Gel gelelim bazı meslekler vardır ki, bazen içiniz kan ağlasa da, tavizsiz ve sürekli görev başında olmak zorundasınızdır. Bir askerin, bir hakimin, bir avukatın, bir polisin ya da bir doktorun görevi belli bir mesai ile sınırlı değildir. Böylesi mesleklerde çalışanlar resmi olarak izinli olsalar da, hala asker, hakim, avukat, polis veya doktordur.

Fethi Sekin öldürüldüğünde görevini bırakan polis var mı?

Savcı Selim Kiraz katledildiğinde hangi savcı greve gitti?

Aybüke öğretmen şehit edildiğinde öğretmenler iş mi bıraktılar?

Bu Cennet vatanı korumak için dağ bayır demeden görev yapan kahraman askerkerimizden binlercesini şehit verdik, kaç asker iş bıraktı?

O halde, bazı doktorlara ne oluyor da bir meslektaşlarının öldürülmesi üzerine greve gidiyorlar?

Asla tasvip etmiyorum...

Acile gelen bir hastanın, basit bir doktor müdahalesi ile sağlığına kavuşabilmesi olası iken, doktorun grevde olması sebebiyle can vermesinin vebali kimindir?

Böylesi bir durumda, grevde olan doktorun yaptığı ile, onun meslektaşını öldüren caninin yaptığı arasında fark kalır mı?

Bakın beyler, doktorlar tepkisiz insanlar olsun demiyorum; doktorların da sabır sınırları elbette vardır. Fakat, doktorluk gibi bir mesleği icra eden ve Hipokrat yemini etmiş kimselerin olaylara tepkileri hiçbir surette grev ya da iş bırakma şeklinde olmamalıdır. Söylemek istediğim sadece budur...

Son söz;

Yanlışa yanlışla gitmenin, sorunları büyütmekten öte bir sonucu olamaz...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.