Takip Et
  • 1 Haziran 2021, Salı

MOBBİNG (PSİKOLOJİK TACİZ)

Mobbing, gündelik hayat içerisinde artık yaygın olarak kullanılan tabirlerden birisi haline gelmiştir. Bu hafta mobbing kavramının içeriğine ve hukuken ne şekilde ele alındığına değineceğiz.

Mobbing yani psikolojik şiddet bizler için iş ilişkisinin var olduğu hallerde kullanım alanı bulabilen bir kavramdır. İşçi ve işveren arasında kurulan iş ilişkisi; işin taraflar bakımından huzur ve güven içerisinde yapılabileceği şekilde kurulmalıdır. Bu anlamda, bir işyerinde herhangi bir kimsenin ya da bir gurubun başka kişilere karşı psikolojik taciz uygulaması mobbing olarak ele alınmaktadır. Tam anlamı ile mobbing; “bir veya bir grup işçiyi sabote etmek için yapılan zalimce, kötü niyetli, intikamcı, aşağılayıcı ve eleştirici tavırlarla kendini gösteren davranış biçimi” olarak tanımlanmaktadır.

Bu durumda mobbinge maruz kalan işçinin ya da işçilerin; şeref, karakter, inanç, değer, kültür, düşünce, etnik köken, yaşam tarzı ve benzeri yönlerine saldırı söz konusudur. İşçi hakkında sayılan ve çeşitlendirilebilecek birçok alanda türlü türlü saldırılar mevzu bahis olabilir. Örneğin; dedikodu yapmak, iftira atmak, hakaret etmek, küçük düşürmek, tehdit etmek, alay etmek, ilgisiz kalmak, sözlü cinsel tacizde bulunmak, sosyal ortamdan dışlamak, kötülemek gibi kişinin ruhsal ve bedensel bütünlüğünü etkileyecek türden tavır ve davranışlar sergilenebilir. Bu anlamda mobbinge maruz kalan kişilerin özellikle psikolojik, bunun yanı sıra fiziksel olarak sağlığında zedelenmeler söz konusu olmaktadır.

Bu nedenle mobbinge maruz kalan işçilerin bir takım hukuki hakları mevcuttur. Bunun var olabilmesi yani mobbing hususunun kabul edilebilmesi için kanun hükmü ve geliştirilen içtihatlar çerçevesinde aranan bir takım kriterler mevcuttur. Bunlar;

- Mobbinge maruz kalan kişinin ve bu saldırıyı gerçekleştiren kişinin aynı iş yeri bünyesinde olması gerekmektedir.

- Bir kimsenin hedef alınması gerekir. Burada hedef alınan kişinin işyerindeki pozisyonu önemli değildir. Yani tecrübe, nitelik, cinsiyet gibi hususlar önem arz etmemektedir.

- Saldırının kasten yani bilerek ve isteyerek yapılması gerekmektedir.

- Söz konusu saldırının uzun bir süre belirli aralıklarla sistematik olarak tekrarlanması gerekmektedir. Bu husus mobbing kavramının varlığı bakımından değerlendirilen en önemli noktalardandır. Yargıtay incelemeleri bu şartın var olup olmadığı tartışması etrafında şekillenmektedir. Öyle ki; Yargıtay kararlarında, ara sıra meydana gelen birkaç kaba, nezaketsiz ya da etik olmayan davranış mobbing olarak değerlendirilmemiştir.

- Mobbinge maruz kalan kişinin sağlığında, kişiliğinde ya da kariyerinde bir zarar meydana gelmelidir.

- Bu saldırının amacı, kişiyi yıldırmak ve işten uzaklaştırmak olmalıdır.

İşçinin mobbinge maruz kalması halinde bir takım hukuki haklarının olduğunu söyledik. Peki bu haklar nelerdir?

Öncelikle işçi, iş sözleşmesini feshetmeksizin kendisine yönelen saldırıyı engellemek istiyor ise mobbingin durdurulması, önlenmesi ve tespit davalarını açma imkanına sahiptir. Bununla birlikte işçi İş Güvenliği Kuruluna başvurmak suretiyle çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmektedir.

Şayet işçinin iş sözleşmesi, kendi isteği ile ya da işvereni tarafından feshedilmişse ve mobbing durumu işçi tarafından ispat edilmişse, bu durumda işçinin bir takım alacak kalemleri alma hakkı söz konusudur. İşçinin kanunen gerekli olan çalışma süresini tamamlaması halinde kendisine kıdem tazminatı ödenecektir. İş sözleşmesi, işveren tarafından ihbar süresine uyulmadan feshedilmişse, işçinin ihbar tazminatı alma hakkı mevcuttur. Bunların yanı sıra psikolojik tacizden ötürü işçinin ayrımcılık tazminatı talep etmesi de mümkündür. Zira Anayasa ve İş Kanunu açıkça ayrımcılık yasağına ilişkin hükümler içermektedir ve mobbing halinde bu hükümler ihlal edilmiş olacaktır. İşçi, iş sözleşmesini feshetmemiş dahi olsa ayrımcılık tazminatı alma hakkı mevcuttur. Mobbing nedeniyle işçinin, iş güvencesi kapsamında olan işçilerden sayılması halinde kötü niyet tazminatı isteme hakkı da mevcuttur. Nihayetinde kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat isteme hakkı da mevcuttur. Tüm bu tazminat kalemleri bakımından somut olayın koşulları, kanunen aranan şartların varlığı halinde değerlendirilecek ve buna göre karar verilecektir.

Bunların yanı sıra mobbing Türk Ceza Kanunu’nda da suç olarak düzenleme altına alınmıştır. Zira mobbing esnasında gerçekleştirilen eylemlerin tehdit, hakaret, taciz, iftira gibi eylemler olmasından ötürü ceza kanununda tanımlanmış suçlar da beraberinde gelmektedir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.